EDEBİYAT DEYİNCE


Edebiyat, his ve düşüncelerimizi güzel ve etkili bir şekilde ifade sanatıdır. Okuyuculara estetik haz vermek gayesiyle yazılmış olan ya da böyle bir gayesi olmasa bile, şekil özellikleriyle bu düzeye ulaşabilen bütün yazılı eserler gelir aklımıza edebiyat deyince.

Bir metin sanat değeri taşıyorsa o edebiyat eseridir.Edebiyat, hayatın izdüşümüdür dünya aynasına. Acılar, sevinçler, mutluluklar, hayal kırıklıkları, sevgiler, nefretler.... bu aynaya yansır; zaman tünelinde yol almanın büyüsüyle...Edebiyatın ne olduğunu anlayabilmek için onun, dilden, konuşma ve düzyazı dilinden farklı olan yanlarını ortaya koymak gereklidir.Konuşma ve düzyazı dilinde, dil bir araç, sözcükleri kullanmakla girişilmiş, belli bir amaca dönük eylemdir.

Doğruyu araştırma, ortaya koyma, başkalarına iletme aracıdır. Konuşma ve yazı dilinde sözcükler görevini yaptıktan sonra işe yaramaz hale gelir. Önemli olan meydana getireceği sonuçlardır. Sonuç yani amaç, onu okuyan, ya da dinleyendeki değişimdir. Düşüncemizi dile getiren sözcükleri nasıl biçimlendirdiğimizi unuturuz. Onlar aracılığı ile düşüncemizi ilettiğimiz kişi de onların nasıl biçimlendirildiğine dikkat etmez. Unutur.

Dil, bizi doğrudan doğruya öteki insanlarla yada eşya ve düşüncelerle karşı karşıya getirir. Konuşma ve yazı dilinde sözcükler saydamdır. Uçarıdır. Aradan kaybolur gider.Oysa şiir ve edebiyatta bunların tam tersi oluşmaktadır.Şiir ve edebiyatta dil bir araç değil, biraz amaçtır. Şiir ve edebiyatta dil, sözcükler, cümleler ve biçimler nesnel (objektif) hale gelirler, şeyleşirler.nsanla öteki insanların, eşyanın ve düşüncelerin arasına girip saydamlaşmaz şiir. Uçarı hale gelmez konuşma ve düzyazı da olduğu gibi. Tam tersine, karşımıza çıkar. Resim gibi, heykel, müzik, yapı gibi (eşya) değeri kazanır.Şair cümle kurmaz, bir nesne meydana getirir. Sözcüklerle, güzel, unutulmaz biçimler yaratır. Sözcüklerin bir araya özel biçimler altında getirilişinde derin eğilimler dürtüsü vardır.Şair, dilde olduğu gibi sözcüklerden yararlanmaz. Onlara yararlı olur. Renk, ses, hacim gibi onları şeyleştirir, kırar, bozar ve yeniden birleştirerek bir şiir dünyası kurar.Sözlerin ve sözcüklerin nesnelleştirilerek özel işaretler, deyişler, tılsımlı biçimler haline getirilmesi, bunların sihir ve büyü alanında kullanılması, unutulmayan, ezberlenen özel biçimlerle tekrar edilmesi, şiirin doğuşunu hazırlayan en eski etkenlerdir. Bu yönden denilebilir ki, yazı şöyle dursun, tam konuşma dilinin bile gerçekleşmediği, insanın ve insanlığını en eski tarihinde şiir ve şiir dili vardır. Demek ki, edebiyat, dilden önce idi.Bununla beraber gerçek şiir ve edebiyat yazının bulunup kullanılmasından sonra gelişmiştir.

Sanat dışı konularda (politika, hukuk, mektup vb. alanlarda) bile ilk yazılı metinler, edebiyata yakın, destanî, güzellik iddiası ile yüklü oldukça nesnel eserler olmuşlardır.Edebiyat, bir sanat dalıdır. Eskiler bunu "Güzel Sana'atlar" kategorisinde incelemişlerdir ve pek çok üniversitede "Güzel Sana'atlar" akademisi kurulmuştur. Bu tip akademilerin edebiyat bölümlerinde tecahülü arif, tevriye, iham, istifham, mübalağa, telmih, cinas, lugaz, akrostiş gibi çeşitli san'at yöntemleri üzerine araştırmalar ve incelemeler yaptıkları bilinmektedir.

Edebiyat kelimesi Arapça ”Edep” kelimesinden gelmektedir.Bu kelime, değişik anlamları karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Edebiyatın kesin bir tanımının yapılması mümkün değildir. Pek çok kişi edebiyatı farklı şekilde tanımlamıştır. Bu tanımların hepsi, bir birini tamamlayacak niteliktedir.

Edebiyat;duygu, düşünce ve hayallerin, dil aracılığıyla güzeletkili bir üslupla anlatılmasıdır.Bir milletin asırlar boyu meydana getirdiği sözlü ve yazılı ürünlerin tamamı o milletin edebiyatını oluşturur.Edebiyat, konusunu insandan ve insanın yaşadığı toplumsal çevreden alır. İnsan, her zaman sosyal çevreyle etkileşim halindedir.Duygularını, düşüncelerini, üzüntüsünü, sevincini anlatırken, evrendeki varlıkları bir araç olarak kullanır.Yazarlar, şairler, bütün bu saydılarımızı değişik bir gözle görürler; gördüklerini farklı yorumlarla bize sunarlar.Sundukları bu ürünlerde, ele alıp işledikleri her şey, bir bütün olarak edebiyatın konusunu oluşturur.

Sanat değeri taşıyan sözlü ve yazılı ürünler, türü ya da şekli ne olursa olsun edebiyatın muhtevasını oluşturur.Edebiyatta metot, çeşitli devir ve dönemlerde ortaya konan ürünlerin sosyal hayatla bağlantılı olarak tarihi bir gelişim içinde ele alınıp incelenmesi ve okuyucuyla dinleyici nasıl ulaştığının bilimsel olarak araştırılmasıdır.

Mayıs 01, 2017